"Çok uzak değil, yarın öbür gün, yerine yerleşir yerleşmez,
bahçedeki erik ağacını izleyen başkalarının gözleri
olacaktı, onunki değil! Erikler iri yeşil misketler gibi
dallarda patladığında sulanan ağız onunki olmayacaktı,
neşeli kollar erik dallarını aşağı çekerken kendisi üst üste
yığılmış kemiklerin üzerinde yatacaktı, rahatsız hep
rahatsız. Toprağa verildiği gün, güneşin yine utanmazlığı
tutacak, parlayacak da parlayacaktı."
Gülhan Davarcı’nın kahramanları hayatın akışı içerisinde
önemsizmiş gibi görünen ama aslında o akışa yön veren
duygularla baş başalar: Bazen, her şey yoluna girecekmiş
hissi veren, bazen de bir lekeymişçesine üzerimize yapışıp
kalacağını gelişinden anladığımız…Duygular gibi
kahramanlar da gelgitli, temkini elden bırakmadıkları
anlarda coşkunun ya da karamsarlığın esiri etmiyorlar
kendilerini, bir köşede başlarına gelecekleri
kabullendikleri anlarda ise dünyanın hemen yok
olacağına inanmış insanların o umutsuz gözleriyle
bakıyorlar etrafa.
Unutma Bizi Dolması, geçip giden hayata, hayatın içinden
bize kalanlara dair öyküler…